İnanç Sözleşmesi Nedir?

  1. İnanç Sözleşmesi Nedir?

    İnanç sözleşmesi, taraflar arasında güvene dayalı bir ilişki kurmak amacıyla yapılan, belirli bir hakkın kullanımı veya bir yükümlülüğün yerine getirilmesi konusunda özel bir düzenleme getiren bir sözleşme türüdür. Genellikle, bir hakkın devri veya bir yükümlülüğün ifasında, taraflardan birinin diğerine olan güveni temel alınır. Bu tür sözleşmelerde, devir veya yükümlülük ifası belli şartlara veya sınırlandırmalara bağlanabilir.

İnanç sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu’nda doğrudan düzenlenmemiştir. Ancak, hukuk düzenimizde genel sözleşme özgürlüğü ilkesi kapsamında geçerli kabul edilir ve uygulamada sıklıkla kullanılır. İnanç sözleşmesinin geçerliliği, Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesindeki dürüstlük kuralına ve Türk Borçlar Kanunu’ndaki genel ilkeler çerçevesinde değerlendirilir.

  1. İnanç Sözleşmesinin Özellikleri

İnanç sözleşmesini diğer sözleşme türlerinden ayıran belli başlı özellikler şunlardır:

  • Güven İlişkisi: Tarafların temel motivasyonu, birbirine duydukları güvene dayalı olarak belirli bir hakkın korunması veya bir yükümlülüğün yerine getirilmesidir.
  • Şarta Bağlılık: İnanç sözleşmeleri genellikle belirli şartlara bağlanır. Örneğin, bir mülkiyet hakkının devri, karşı tarafın belirli bir edimi yerine getirmesi koşuluyla yapılabilir.
  • Geçici Niteliği: İnanç sözleşmeleri, genellikle geçici bir süre için yapılır ve belirlenen koşulun gerçekleşmesiyle sona erer.
  • Yazılı Olma Gerekliliği: Her ne kadar Türk hukukunda sözlü inanç sözleşmeleri de geçerli sayılsa da, ispat kolaylığı ve tarafların haklarını güvence altına almak için yazılı yapılması gerekmektedir.
  1. İnanç Sözleşmesinin Hukuki Dayanağı

Türk Borçlar Kanunu, doğrudan inanç sözleşmelerine yer vermemekle birlikte, genel sözleşme kurallarından yola çıkarak bu sözleşmelerin hukuki dayanağını oluşturur. İnanç sözleşmesinin dayandığı temel ilkeler şunlardır:

  • Sözleşme Özgürlüğü: Taraflar, hukuk düzenine aykırı olmamak şartıyla, diledikleri konuda ve şartlarda sözleşme yapabilirler (TBK m. 26).
  • Dürüstlük ve Güven İlkesi: İnanç sözleşmeleri, dürüstlük ve güven ilişkisi üzerine inşa edildiğinden, tarafların bu ilkelere aykırı hareket etmeleri sözleşmenin ihlali anlamına gelebilir (TMK m. 2).
  • Temsil ve Yetki: İnanç sözleşmeleri, çoğu zaman taraflardan birine belirli bir konuda vekalet veya temsil yetkisi verilmesini içerir. Bu durum, Türk Borçlar Kanunu’nun temsil hükümleriyle bağlantılıdır.
  1. İnanç Sözleşmesi Çeşitleri ve Uygulama Alanları

İnanç sözleşmeleri, özellikle ticari ilişkilerde ve bireyler arasındaki malvarlığı ilişkilerinde sıkça kullanılır. En yaygın uygulama alanları şunlardır:

  • Ticari Ortaklıklar: Şirket ortaklıklarında, hisselerin devri veya yönetim haklarının geçici olarak bir başkasına devredilmesi amacıyla inanç sözleşmeleri yapılabilir.
  • Gayrimenkul Devri: Bir gayrimenkulün mülkiyetinin belirli bir süre veya şartlı olarak devredilmesi, inanç sözleşmeleriyle düzenlenebilir.
  • Vekalet ve Temsil Yetkisi: Bir kişinin, bir başkası adına malvarlığını yönetmesi veya özel bir konuda temsil yetkisini kullanması inanç sözleşmesi çerçevesinde düzenlenebilir.
  • Borç İlişkileri: Bir borcun ifasının güvence altına alınması veya teminat altına alınması için inanç sözleşmeleri yapılabilir.
  1. İnanç Sözleşmelerinin Geçerliliği ve Hukuki Sorunlar

İnanç sözleşmelerinde tarafların dikkat etmesi gereken belli başlı hukuki unsurlar bulunmaktadır:

  • Şekil Şartları: Her ne kadar Türk hukukunda genel olarak şekil serbestisi bulunsa da, inanç sözleşmelerinin yazılı olarak yapılması ispat kolaylığı sağlar.
  • Güvenin Kötüye Kullanılması: İnanç sözleşmesine taraf olan bir kişinin, kendisine duyulan güveni kötüye kullanması durumunda, karşı tarafın tazminat talep etme hakkı doğabilir. Bu tür durumlar, özellikle sebepsiz zenginleşme veya vekalet hükümleri çerçevesinde değerlendirilir.
  • Şarta Bağlı Haklar: İnanç sözleşmelerinde şarta bağlı haklar ve yükümlülükler net bir şekilde belirlenmelidir. Şartların belirsizliği, sözleşmenin uygulanmasında sorunlara yol açabilir.
  1. İnanç Sözleşmesinin İhlali ve Hukuki Yaptırımlar

İnanç sözleşmesinin ihlali durumunda, tarafların karşı karşıya kalabileceği hukuki sonuçlar şunlardır:

  • Sözleşmenin Feshi: Sözleşme ihlali durumunda, mağdur taraf sözleşmeyi feshedebilir ve doğan zararlar için tazminat talep edebilir.
  • Tazminat Talepleri: Güvenin kötüye kullanılması sonucunda maddi veya manevi zarar oluşmuşsa, bu zararların giderilmesi talep edilebilir.
  • Ceza Hükümleri: İnanç sözleşmesi kapsamındaki eylemler, bazen ceza hukuku açısından da yaptırım gerektirebilir. Özellikle dolandırıcılık veya emniyeti suistimal gibi durumlar ortaya çıkabilir.
  1. İnanç Sözleşmesinin Avantajları

İnanç sözleşmeleri, taraflar arasında güvene dayalı bir ilişki kurarak, karmaşık hukuki ve ticari ilişkilerin düzenlenmesini sağlar. Başlıca avantajları şunlardır:

  • Hukuki belirsizliklerin önlenmesi,
  • Taraflar arasındaki güven ilişkisinin güçlendirilmesi,
  • Uzun vadeli anlaşmazlıkların önüne geçilmesi,
  • Ticari ilişkilerde esneklik ve güvence sağlanması.

İnanç Sözleşmesi Yargıtay Kararları

İnanç sözleşmesi ancak yazılı delil ile ispat edilebilir.

“İnanç sözleşmesi anılan İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delil ile kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.

Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı taraf elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, makine ile yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış,parmak izli veya mühürlü senetler gibi.) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa HUMK.nun 292.maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delil ile ispat edilebilir.

Yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HUMK.m.236) yemin (HUMK.m.344) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.” (Kapatılan)14. Hukuk Dairesi 2006/12674 E., 2006/14491 K.

İnanç sözleşmesi, taraflar arasında güvene dayalı bir ilişki kurmak amacıyla yapılan, belirli bir hakkın kullanımı veya bir yükümlülüğün yerine getirilmesi konusunda özel bir düzenleme getiren bir sözleşme türüdür. Genellikle, bir hakkın devri veya bir yükümlülüğün ifasında, taraflardan birinin diğerine olan güveni temel alınır. 

“İnanç sözleşmesi anılan İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delil ile kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.

Somut olayda, davacının yazılı delil olarak dosyaya sunduğu 17.1.1981 tarihli belge inanç sözleşmesi değil davalının davacıya kooperatif payını devrine ilişkindir. Davacı bu belgeye dayanarak kooperatif hissesinin 1/2 değerini dava edebilirse de inanç ilişkisinden söz ederek mülkiyeti aktarımı isteyemez”  (Kapatılan)14. Hukuk Dairesi 2007/2975 E.,  2007/3824 K.

“Gerçekten, davada dayanılan ve “Adi Şirket Sözleşmesi” başlıklı tarihsiz sözleşme içeriği itibariyle bir inanç sözleşmesidir. Sözleşme konusu taşınmazların sonradan imar uygulaması sonucu davalı adına tescil edilmesi, bu imar uygulamasının davacılar tarafından dava edilmemesi, eldeki mülkiyet iddiasına dayalı davanın dinlenmesine engel teşkil etmez. Davacı, inanç ilişkisine dayanarak zaman aşımı süresi içerisinde her zaman mülkiyet aktarımı istemiyle dava açabilir.” (Kapatılan)14. Hukuk Dairesi 2008/9080 E.,  2008/10198 K.

“5.2.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi; inanç sözleşmesi, inanılana bir hakkın kullanılmasında davranışlarını, inananın tespit ettiği amaca uydurmak borcunu yükler. Diğer bir anlatımla; inanan inanılan namına yapılacak bir işlemden sonra, taşınmazın mülkiyetini ona (inanana) geçirme yükümlülüğü altına girmiştir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.

İnanç sözleşmesi anılan İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delil ile kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.

Somut olayda, davacıların dayandığı adi yazılı tarihsiz “protokol” başlıklı belge inanç sözleşmesi niteliğinde olduğundan mahkemece önüne getirilen uyuşmazlık açıklanan çerçevede değerlendirilerek bir sonuca ulaşılması gerekir.” (Kapatılan)14. Hukuk Dairesi         2007/2534 E. ,  2007/3512 K.

İnanç sözleşmesi, taraflar arasındaki güven ilişkisinin temel alındığı ve çeşitli hak ve yükümlülüklerin şartlı olarak düzenlenmesini sağlayan önemli bir sözleşme türüdür. Hukuki belirsizliklerin önüne geçmek ve olası anlaşmazlıklardan kaçınmak adına, inanç sözleşmelerinin uzman bir avukat eşliğinde hazırlanması büyük önem taşır. 

Hızlı Görüş Al
Merhaba, ön görüşme randevusu için tıklayınız.