İçindekiler
Boşanma Sebepleri Nedir?
Boşanma sebepleri Medeni Kanun’da ayrı ayrı düzenlenmiştir. Bunlar:
- Zina
- Hayata kast, pek kötü ve onur kırıcı davranış
- Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme
- Terk
- Akıl Hastalığı
- Evlilik birliğinin sarsılması
Evliliğin sona ermesi bu sayılanlardan birine ya da birkaçına dayanabilir.
1.Zina
Zina, evlilik birliği içinde eşlerden birinin üçüncü bir kişiyle cinsel ilişki yaşamasıdır. Bu iddianın ispatı zor olsa da, otel kayıtları, cinsel ilişki yaşanmış olduğunu gösteren aynı yatakta ya da çıplak çekilmiş fotoğraf ve video kayıtları, tanık beyanları, ses kaydı vb. delil olarak kullanılabilir. Ancak yerleşik içtihatlar, öpüşmeyi, üçüncü kişiyle “sevgilim, seni seviyorum” gibi sevgi içeren mesajlaşmayı, el ele dolaşmayı zina olarak kabul etmemektedir. Zina sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için cinsel ilişkinin yaşandığı ispat edilmelidir. Öpüşmek, sarılmak ya da samimi davranışlar her ne kadar zina kabul edilmese de haysiyetsiz yaşam sürme sebebiyle boşanma sebebi olabilecektir.
Zina sebebine dayanarak evliliği sonlandırmak isteyen eş, zina olgusunu öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içinde dava açmalıdır. Zina eylemi daha sonradan öğrenilse de eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren 5 yıl sonra bu sebebe dayanılarak dava açılamayacaktır.
Zina eylemini affeden eşin daha sonradan bu sebebe dayanarak dava açma hakkı olmayacaktır.
Eşler arasında ki mal paylaşımı kural olarak yarı yarıya iken, zina nedeniyle boşanma kararı verilmesi durumunda kusurlu eşin mal paylaşımında ki oranı azaltılabilir veya kaldırılabilir. Bu husus tamamen mahkemenin takdirindedir.
Medeni Kanun madde 174’e dayanılarak aldatılan eş, zina eylemini ispat ettiği takdirde aldatma eylemine katılan üçüncü kişiden tazminat talep edebilmekteydi. Ancak Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile, aldatılan eş üçüncü kişiden salt zina eylemi sebebiyle tazminat talep edemeyeceğine yönelik karar vermiştir. Ancak aldatma eylemine katılan üçüncü kişi, aldatılan eşin kişilik haklarına saldırıda bulunur ise örneğin konut dokunulmazlığını ihlal etmesi, özel bilgilerini ifşa etmesi, hakaret etmesi gibi eylemler sebebiyle tazminat talep edebilmektedir.
2.Hayata kast, pek kötü ve onur kırıcı davranış
Bir eşin diğer eşin hayatına kast etmesi, pek kötü davranması ve onur kırcı davranışlarda bulunması boşanma sebebidir.
Hayata kast, öldürme niyetiyle yapılan eylem ya da eylemsizliktir. Burada kasıt “öldürme” olmalıdır. Bir eşin diğer eşe fiziksel şiddet uygulaması hayata kast sebebiyle boşanmak için yeterli değildir. Burada sadece öldürme için bir eyleme girişmek yerine, hiçbir şey yapmayarak da hayata kast edilmiş olabilir. Örneğin, ağır hastalığı olan bir eşin diğer eş tarafından ilaçlarının saklanması, doktora gitmesine müsaade edilmemesi, acil durumda ambulans çağrılmaması gibi eylemsizlik halleri de hayata kast olarak kabul edilebilir.
Pek kötü davranış ise kanunda tanımlanmamıştır. Fakat her olay ve duruma göre ayrıca değerlendirilebilir. Eşe şiddet uygulanması, eşi zorlayarak cinsel ilişkiye girme gibi eylemler pek kötü davranış olarak kabul edilebilir.
Onur kırıcı davranış da kanunda tanımlanmamıştır. Fakat her olay ve duruma göre ayrıca değerlendirilebilir. Bir eş diğer eşe karşı toplum içinde ya da müşterek çocukların yanında “Saray soytarısı, konsolos köpeği, sığır çobanı, tır şoförü, kamyon tekeri, işkembe, hortlak” gibi beyanlar ya da evden kovulması gibi davranışlar durum ve koşullara göre onur kırıcı davranış olarak kabul edilebilir.
Hayata kast, pek kötü ve onur kırıcı davranış sebebine dayanarak evliliği sonlandırmak isteyen eş, öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içinde dava açmalıdır. Her halde 5 yıl sonra bu sebebe dayanılarak dava açılamayacaktır.
Hayata kast, pek kötü ve onur kırıcı davranış eylemini affeden eşin daha sonradan bu sebebe dayanarak dava açma hakkı olmayacaktır.
Eşler arasında ki mal paylaşımı kural olarak yarı yarıya iken, hayata kast, pek kötü ve onur kırıcı davranış nedeniyle boşanma kararı verilmesi durumunda kusurlu eşin mal paylaşımında ki oranı azaltılabilir veya kaldırılabilir. Bu husus tamamen mahkemenin takdirindedir.
3.Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme
Suç, Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanan eylemlerin cezaya bağlandığı fiillerdir. Ancak bu sebebe dayanılarak boşanma davası açılabilmesi için herhangi bir suç değil, küçük düşürücü bir suç işlenmesi gerekir. Kanunda bunlar tek tek sayılmasa da, yargı kararları ile şu şekilde sıralanabilir; cinsel taciz, cinsel saldırı, dolandırıcılık, zimmet, rüşvet, irtikap, uyuşturucu ticareti yapmak gibi suçlar küçük düşürücü suç olarak kabul edilmektedir. Bu suçların evliliğin devamı sırasında işlenmesi gerekir. Evlenmeden önce işlenen bu suçlar için bu sebebe dayanarak boşanma davası açılamayacaktır. Ancak evlenmeden önce işlenen küçük düşürücü suç saklanmışsa, evlilik sonrası öğrenilmesi durumunda yanılma ya da aldatma sebeplerine dayanılarak evliliğin iptali dava konusu yapılabileceği gibi evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle de boşanma davası açılabilir. Küçük düşürücü suçun işlenmesi evliliği çekilmez bir hale sokmuş olmalıdır.
Haysiyetsiz bir yaşam sürme ise yine kanunda tanımlanmamış ise de, devamlılık arz eden, toplumun ahlaki değerlerine, şeref ve namus kavramlarına aykırı davranışları ifade etmektedir. Evlilikten önce veya evlendikten sonra başlayıp evlilik sürecinde de devam eden haysiyetsiz yaşam sürme boşanma sebebidir. Boşanma sebebi olabilmesi için bu davranışların evliliği çekilmez bir hale sokmuş olması gerekir. Haysiyetsiz bir yaşam sürmeye örnek olarak şu davranışları söyleyebiliriz; eşcinsel birliktelik, genelev işletilmesi, kumarhane işletilmesi, alkol bağımlılığı, pavyonda çalışmak, karşı cinsten biriyle öpüşmek, sarılmak ve samimi davranışlar.
Bu boşanma gerekçesi için kanunda açıkça belirtilmemiş ise de her ne kadar diğer eşin affetmesi durumunda evliliğin çekilmez bir halde olduğu olgusunu ortadan kaldıracağından, kusurlu olan eş affedilmiş ise bu sebebe dayanılarak dava açılamayacaktır.
4.Terk
Evlilik birliği içinde bir eş, ortak konutu haklı bir sebep olmaksızın veya yükümlülüklerini yerine getirmeme amacıyla terk etmesi durumunda “terk” nedenine dayanılarak boşanma davası açılabilir.
Burada kanun bir süre öngörmüştür. Terk eden eş, ortak konutu terk ettiği tarihten itibaren 6 ay sonra bu sebebe dayanarak dava açabilir. Ancak önceden noter kanalıyla ve mahkeme aracılığıyla ortak konuta dönmesi için en az iki aylık süre verilerek ihtarname göndermesi gerekmektedir. Terk eden eş, ortak konutu terk ettiği tarihten itibaren 4 ay geçtikten sonra ihtarname gönderilir ve en az iki aylık süre verilir. Eve dönmesi için verilen iki aylık süre ihtarnamenin tebliği tarihinden itibaren işlemeye başlar. Gerekli olduğu durumda ihtar ilan yoluyla da yapılabilir. İhtarnamede ortak konutun adresi de yazılmalıdır. Şayet eş ortak konuta geri dönmez ise, toplam 6 aylık terk süresinden sonra terk nedeniyle boşanma davası açılabilecektir.
Kanunda belirtilen 6 aylık sürenin dolmuş olması önemlidir. Aksi takdirde sadece “terk” nedeniyle açılan boşanma davası reddedilecektir.
5.Akıl hastalığı
Eşlerden birinin akıl hastası olup evliliği çekilmez bir hale sokması durumunda bu sebebe dayanılarak boşanma davası açılabilecektir. Ancak akıl hastası olan eşin resmi sağlık kurulu raporuyla akıl hastalığının ve hastalığının geçmesine olanak bulunmadığının tespit edilmesi gerekir. Bu sebebe dayanılarak boşanma davası açılması içinde bir süre sınırlaması yoktur. Yani eş, akıl hastalığı ne zaman tespit edilmiş olursa olsun evliliği çekilmez bir hale sokması ile boşanma davası açabilecektir.
Evlenmeden önce de var olan bir akıl hastalığı var ise evlilik hem mutlak butlan sebepleri ile hem de akıl hastalığı sebebiyle boşanma yoluyla sona erdirilebilecektir.
Akıl hastası olduğu iddia edilen eş için mahkeme kendisini savunamayacak olduğunun anlaşılması durumunda vasi tayini için derhal sulh hukuk mahkemesine bildirilmelidir. Vasi atandıktan sonra boşanma davası akıl hastası eş için vasisi üzerinden devam edecektir. Eğer eş, akıl hastası eşin vasisi ise bu durumda akıl hastası eşe kayyım atanması gerekecektir.
6.Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması (Şiddetli Geçimsizlik)
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması genel bir boşanma sebebidir. Herhangi bir yaşanan olay veya durum evliliği çekilmez bir hale sokmuş olabilir. Eşler arasında fikir ayrılığı yaşanması, eşlerden birinin evliliği devam ettirmeye yönelik hevesinin kalmaması evliliği çekilmez bir hale sokabilir. Ancak burada “temelinden sarsılma” ifadesine dikkat etmek gerekir. Geçici ufak tefek anlaşmazlıkların, dargınlık, kırgınlık veya kaprislerin evliliği temelinden sarsacak derecede ağır yaşanması veya süreklilik arz ederek evliliği çekilmez bir hale sokması gerekir.
Fiziksel, psikolojik veya ekonomik şiddet uygulama, cinsel ilişkiye girmeme, aileyle birlikte yaşama ayrı bir konutun olmaması, sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlar, hakaret etme, ailesine hakaret etme, toplum içinde rencide etme vb. sayılabilecek tüm davranışlar evlilik birliğini temelinden sarsabilir.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açılan boşanma davasında, davacının evliliğin sona ermesinde davalının kusurlu olduğunu ispatlamak zorundadır.
Şayet davacı dava sonucunda daha ağır kusurlu bulunursa ve davalı da boşanmak istemiyor ise bu durumda boşanma davası reddedilecek ve evlilik birliği kaldığı yerden devam edecektir. Ancak davalı yanın boşanmak istememesi, hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olmamalı veya eşler ve var ise çocuklar için evliliğin devam etmesinde bir yarar olmamalıdır.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davacı ile davalı eşit kusurlu bulunur ise tarafların boşanmalarına karar verilir.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davacı kusursuz veya daha az kusurlu ise yine tarafların boşanmalarına karar verilir.
Boşanma davası için her ne kadar avukatla temsil edilme zorunluluğu bulunmasa da süreç uzun ve hukuki bilgiye çok ihtiyaç duyulduğundan alanında uzman bir boşanma avukatı tarafından sürecin takip edilmesini tavsiye ediyoruz.
Genel Boşanma Nedenleri
1.Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması (Şiddetli Geçimsizlik)
Eşler arasında evliliğin devamını olanaksız kılan ciddi anlaşmazlıkların yaşanması.
2.Ortak Hayatın Kurulamaması
Eşler arasında fiili olarak bir ortak yaşamın kurulamaması veya bu yaşamın sürdürülememesi.
Bu nedenler dışında, tarafların anlaşmalı boşanma kapsamında birlikte başvuru yapmaları durumunda da mahkeme evliliğin sona ermesine karar verebilir.